Güneşe Zıplayan Kız
Bundan aylar aylar evvel bir resim çizmiştim can sıkıntısından, öyle televizyonun karşısında ve sonra renklendirmesi de güzel olunca ayrı bir sevdim ben bu çizdiğim resmi. Kıymetini bileceğine inandığım bir arkadaşıma gönderdim bu resmi ve o da remi şereflendirip bir hikaye yazdı onun için. Paylaşmak için çok bekledim bu resmi, güzel bir şeyin var olduğunu bilmek bile güzel.
GÜNEŞE ZIPLAYAN KIZ
işte o hikaye de bir tık sonra burada;
Gün güneşle başlar bu yüzdendir belki ona güneşin ilk üç
harfini vermişler, güneş kadar parlak olamaz her zaman bir gün yada güneş kadar
sıcak , ama güneş kadar ışıltılı olabilir bazı günler ve güneş gibi herşeyin
başlangıcı olabilir sıradan bir gün..
Zamanın bilinemeyen bir parçasında dünya renkleri içinde
barındırmayan monokrom bir gezegenmiş. Ama bilirsiniz ki alışılmış bişey hiç bir
zaman ilginç gelmez insana. İnsanlara göre herşeyin siyah beyaz ve gri
tonlarında olması oldukça normalmiş, aksini düşünülemiyormuş bile. Çünkü o
zamanlar yağmur damlacıkları güneş ışıklarıyla bulustuğunda ne yapcaklarını
bilmiyormuş, onlarda bu monotonluğa alışkınlarmış. Güneş ise güzelliğinin
dünyadakilerle paylaşmak istemezmiş. Bulutların arkasındaki gri perdeden izlermiş
dünyayı.
Bütün toplumlarda bir şeylerin yolunda gitmediğini düşünen
sanatçı ve dahiler olduğu gibi bu zamanda da varmış tabiki böyle biri. Genç bir
kızmış Gün Işığı. Adı gibi bulunduğu ortamlara mutluluk ve huzur getirirmiş.
Gün Işığı güneşlere ve yıldızlara hayranlığıyla tanınırmış. Yıldızları geceleri
güneşin birer temsilcisi gibi görürmüş ve güneşin onu hiç bir zaman
terketmediğini bu sayede anlarmış. Güneşi elinde olsa her zaman yanında taşımak
istermiş bu yüzden annesi ona ilk bakışta ortası delik bir yıldız gibi görünen
bir kolye yapmış oysaki Gün Işığını tanıyan biri onun güneş ve kenarlara
saçılan ışıkları olduğunu söyleyebilirmiş. Annesi ona bu hediyeyi verirken bu
içi boş güneşin, kızının kalbindeki güneşi simgelediğini söylemiş ona.
İşte o herşeyin başladığı gün çok nadir yaşanan bir şey
olmuş, güneş her zaman bulutların eteklerinin arkasında sakladığı silüetini bir
günlüğüne aralamış ve ince bir güneş
ışığı genç kızın saçlarına doğru uzanmış. Ve o an, daha sonra gökkuşağı olarak
adlandıracakları o muhteşem renkler, kızın saçlarından başlayıp uzaklara doğru
savrulmuş ve ucunun değdiği yerden tüm dünyayı renkli bir kovaya düşürmüş. Su
damlaları işte o gün kızın saçlarından öğrenmişler gökkuşağı oluşturmayı.
Bazı efsanelere göre gökkuşağının iki ucunda altın küpleri
vardır, işte o altın küpleri aslında genç kızın güneş gibi parlayan ruhunu ve
diğer ucundaki güneşi anlatır. Birbirlerine bu denli tutkulu ama birbirleri
içinde eriyen varlıkları.
Genç kız bu renkleri görünce o kadar mutlu olmuş ki
renklerin kaynağına duyduğu aşk içini dolup taşırmış.Bazı şeylere inanırsanız
gerçekleşir derler işte o an kız içindeki mutlulukla güneşe doğru zıplamış, önce
bulutları delmiş ,renkli kurdeleye dokunmuş ve güneşe doğru uçmaya devam etmiş.
Gün Işığı ve Güneş bir bütün olmuşlar.
O günden sonra güneş
ışığının değdiği hiç bir şey bir daha
rengini kaybetmemiş..
Yorumlar
Yorum Gönder